[row]
[col span=”1/4″ animate=”fadeIn”]bellapais_manastiri (1)[/col]
[col span=”1/4″ animate=”fadeInLeft” delay=”0.3s”]bellapais_manastiri (2)[/col]
[col span=”1/4″ animate=”flipInX” delay=”0.6s”]bellapais_manastiri (3)[/col]
[col span=”1/4″ animate=”flipInY” delay=”0.9s”]bellapais_manastiri (4)[/col]
[/row]

Bellapais ya da bugünkü adıyla Beylerbeyi Köyü limon ve nar ağaçları arasında küçük bir Akdeniz köyüdür. Köye önemli bir değer kazandıran Bellapais Manastırı bugünkü adı Fransızca “Abbaye de la Paix” den (Barış Manastırı) türemiştir. Bellapais Manastırı gotik mimari sanatının Yakın Doğu’da mutlaka görülmesi gereken en muhteşem eserlerinden biridir. Adanın en güzel turistik noktalarından biri olan, Girne’ye 4-5 km uzaklıkta, “İskenderiye Dörtlüsü” romanının yazarı Lawrence Durrell’in ünlü Beylerbeyi Köyü’nde, kuzey sahillerini tümüyle görebilen ve eşsiz bir dağ manzarasına sahip bir tepede kurulmuş latin manastırıdır. Manastır 1158-1205 yılları arasında inşa edilmiştir.

Manastırın ilk sakinleri, Selahaddin Eyyubi’nin 1187′de Kudüs’ü ele geçirdiği dönemde adaya göç eden Augustinian Mezhebi rahipleridir. Günümüze kadar ayakta kalarak ulaşan yapının büyük bir bölümünü Fransa Kralı III. Hugh 1267-1284 yılları arasında inşa ettirmiştir. Manastırın orta bölümünde bulunan avluyu dört bir yandan çevreleyen revakalar ve yemekhane ise 1324-1359 yılları arasında IV. Hugh döneminde ilave edilmiştir. Osmanlılar adayı ele geçirince Bellapais Manastırı Yunan Ortodoks Kilisesi’ne verilmiştir.

Bellapais Manastırı’nın girişinde ön avluya açılan kulesi sonradan inşa edilmiş bir kapı bulunmaktadır. Kapının mermerden yapılmış üst sövesinin üzerinde Kıbrıs, Kudüs ve Lüzinyan krallıklarına ait armalar bulunmaktadır. Servi ağaçları gölgesindeki ön avlunun diğer ucunda bulunan kilise, manastırın 13. Yüzyıldan günümüze ulaşan en iyi durumdaki bölümüdür. Zamanında rahiplere lavabo vazifesi görmüş, Roma döneminden kalan iki mermer lahit arkasından yemekhaneye geçilmektedir. Papazlar yemek yerken, verilen vaaz için kullanılan kürsü hala tarihi özelliğini kaybetmeden durmaktadır. Yemekhanede Gotik sanatının kusursuz bir örneğini görmek mümkündür. Deniz tarafındaki altı büyük ve doğu duvarındaki gül pencereden gündüz aydınlanmaktadır. Gece ise özel ışıklandırılmış görüntüsüyle günümüzde, hala savaş yıllarından kalan kurşun izlerini taşıyan salonda, klasik müzik konserleri verilmektedir. Çalınan müzik, tarihi mekanın tamamlayıcısı olarak ziyaretçileri, bir zamanlar derin koridorlarda beyaz pelerinli rahibelerin dolaştığı bu mistik yapıda gizemli bir yolculuğa çıkartır. Her yıl mayıs ayının son haftasında düzenlenen klasik müzik festivaline ev sahipliği yapmaktadır.

Alt katta bulunan mutfak, mahzen ve tuvaletlere inen merdivene batı duvarındaki kapıdan ulaşılmaktadır. Manastırın idari işlerinin yürütüldüğü meclis odaları orta avlunun doğusunda yer almaktadır. Bizans kilisesinden geldiği düşünülen bir sütun meclis odasının ortasında yer almaktadır. Çalışma odalarının üst katında rahiplerin yatakhaneleri, kuzeybatı köşesinde de küçük bir hazine odası bulunmaktadır. Dış taraftaki kabartmalar Gotik taş işçiliğinin en başarılı örnekleridir. Kabartmalar arasında iki vahşi hayvanın saldırısına uğrayan bir adam, kitap okuyan bir kadın, iki deniz kızı arasında duran bir adam, dallarında bir maymun ve bir kedi bulunan armut ağacının altında kalkanlı bir adam, pelerinli rahip figürleri bulunmaktadır. Bellapais Manastırı yazın 09.00-19.30 kışın ise 09.00-17.00 arasında ziyarete açıktır.